Çift olmak, keyifli, heyecanlı, tutkulu, bir o kadar da meşakkatli bir süreçtir. Arthur Schopenhauer’un ünlü kirpi hikayesi hem insan ilişkileri hem de çift ilişkileri açısından ele alınabilir. Hikayeye göre kirpiler soğuk bir günde ısınmak için bir araya gelirler. Fakat bu kadar yakınlıkta dikenleri birbirlerine battığı için ayrılmak zorunda kalırlar. Soğuğa karşı direnemeyip yine bir araya gelirler ve yine aynı şeyi yaşarlar. Kirpiler bu ayrılıp bir araya gelme dansını birbirlerine zarar vermeden yakın durabilecekleri ve ısınabilecekleri mesafeyi bulana kadar devam ettirirler. Bu hikaye aslında ilişki kurmanın nasıl bir çaba gerektirdiğini gözler önüne serer.
 
    Çift ilişkileri bir yandan büyük bir heyecan, aşk, sevgi barındırabilirken bir yandan da kızgınlık gibi duyguları da kapsar. Kızgınlığın işlevsel yönü tüm ilişkilerde bizimle beraberdir. Küçük bir çocuğun annesinin isteklerine karşı çıkabilmesi ve bireyselleşebilme aracı da agresyonudur. İlişkideki kızgınlık da bu anlamda bizim kendi sınırlarımızı çizebilmemizde, sorunları çözebilmemizde yardımcı olabilecek işlevsel bir duygudur. Fakat iletişim ve öfke sorunları yaşayan kişilerde bu işlevsellik kaybolur. Bu durum kirpilerin birbirlerine fazla yakınlaşmasına benzetilebilir. Öfke düzeyleri yoğun olan çiftler, birbirlerinin sınırlarını görmekte zorlanabilirler.
 
    Çift terapisi, ilişkilerinde zorluklar yaşayan kişilere destek olmayı amaçlar. İlişkinin içinde yaşanan iletişim sorunları, kişilerin geçmiş yaşantılarının günlük yaşantılarını ve ilişkilerini olumsuz etkilemesi, evlilik öncesi yaşanan kaygılar, çatışmalar, güven zorlukları, yakınlık ile ilgili zorluklar, cinsel problemler, çocuk sahibi olma ile ilgili kaygılar gibi konularda çiftlere destek sağlanmakta ve birbirlerinin daha da farkına varabilmeleri amaçlanmaktadır.
 
0 Yorum
Yorum Ekleyin