Kaygı Bozuklukları

       Her duygu gibi kaygının da hayatımızda işlevsel bir boyutu vardır. Örneğin sınavlara biraz kaygı duyarak çalışmak bizim daha dikkatli olmamızı sağlar. Kaygı duyduğumuz riskli bir durum karşısında kendimizi korumak için farklı önlemler alırız. Bu, kaygının koruyucu işlevidir.

       Peki kaygı hangi düzeyde bu işlevsellikten çıkar? Bu kaygı durumu, hayatımızda aşırı koruyuculuğa yol açıp yaşam içindeki hareketlerimizi kısıtlamaya başladıysa işlevsel boyutunu aşmış demektir. Örneğin, öğrenci sınav ile ilgili o kadar kaygılanır ki sınava çalışamaz ya da sınava giremez. Bu noktada “kaygı bozukluğu” tanımı devreye girmektedir. Kaygı bozukluğu, bazı somatik belirtilerin de eşlik edebildiği sürekli endişe ve huzursuzluk halidir. Kişi neredeyse sürekli “kötü bir şey olacakmış” hissini yaşar. Belirtiler kişiye göre değişebilse de fizyolojik olarak kalp çarpıntısı, baş dönmesi, titreme, boğulma hissi, karıncalanma, üşüme, sıcak basması, göğüs ağrısı, nefes almada zorluk ve bulantı gibi belirtiler görülür.

       Kaygı bozukluğunun farklı türleri bulunmaktadır. Bunlar, yaygın kaygı bozukluğu, panik bozukluğu, sosyal fobi, travma sonrası stres bozukluğu, obsesif kompulsif bozukluk ve özgül fobidir.

 

Yaygın Kaygı Bozukluğu: Kişi, hayat koşulları, aile bireyleri ya da herhangi bir durum ile  ilgili kötü bir şey olacakmış hissini yaşar. Sürekli endişeli ve tedirgin hisseder.

 

Panik Bozukluğu: Aniden gelen ve gitgide yükselip bir süre devam edip sonrasında  azalan bir panik durumudur. Panik atak olarak da bilinir. Kişi panik atak yaşadığı  esnada yoğun korku (ölüm ya da aklını kaçırma korkusu), endişe ve sıkıntı yaşar.

 

Sosyal Fobi: Kişi başka insanlarla beraber olması gerektiği ya da performans gerektiren  sosyal ortamlarda yaşadığı korku ve kaygı halidir. Kişi küçük düşmekten ve  yargılanmaktan dolayı aşırı endişe duyar. Bu nedenle de bu sosyal ortamlardan  kaçınır.

 

Travma Sonrası Stres Bozukluğu: Kişinin ağır bir travmaya (deprem, yangın, cinsel  saldırı, vb.) maruz kaldıktan sonra yaşadığı sarsılma, huzursuzluk ve yaralanmadır.  En yaygın belirtiler kabus görme, travma anını tekrar yaşıyormuşçasına ruhsal ve  fiziksel tepkiler verme ve bazen öfke patlamalarıdır.

Obsesif Kompülsif Bozukluk: Kişinin aklından sürekli olarak aynı ya da benzer rahatsız  edici düşüncelerin geçmesi ve bunların yarattığı sıkıntıyı azaltmak için de takıntılı  bir şekilde bazı fiziksel ya da zihinsel eylemlere (el yıkama, 2’şerli sayma, vb.)  başvurması durumudur.

 

Özgül Fobi: Kişinin belirli (özgül) bir nesneye (kedi, köpek, örümcek, uçak, vb.) karşı  korku duymasıdır. Kişi, bir tarafıyla bu korkunun mantıksız olduğunun farkında olsa  da, korku, endişe ve sıkıntı duygularına engel olamaz. Bu nedenle de, bu korktuğu  şeylerin olabileceği durumlardan olabildiğince kaçınmaya çalışır.

 

       Kaygı bozukluklarının tedavisinde hem ilaç kullanımı hem de psikoterapinin aynı anda gitmesi gerekmektedir. Psikoterapide kişinin yaşadığı kaygının altında yatan nedenler, geçmiş yaşantıları ile ilişkileri, düşünceleri ve duyguları araştırılmakta ve bunlarla çalışılmaktadır. Aynı zamanda farklı teknikler (farklı aktiviteler, gevşeme teknikleri, sosyal destek) ve evrilen ev ödevleriyle de yaşanan kaygının azalması sağlanabilir.

 

 
0 Yorum
Yorum Ekleyin